Endişeliyiz…
Kimden geldiği ve kime yöneltildiği fark etmeksizin, şiddet eylemlerinin tek hedefi toplumların barış ve huzurunu zedelemektir.
Savaşta bile sivillerin öldürülmesi yasaklanmış olan barış dini olan İslâm; her türlü terörü lanetlemiştir.
Dünyanın çeşitli yerlerindeki İslâm’a karşı düşmanca hareketler kitlesel bir hal almış, programlı bir karalama kampanyasına dönüşmüştür.
Avrupa’da İslâm karşıtlığı sistemli bir şekilde artırıldığı görülmekte, bu durum başta ülkemiz olmak üzere bütün İslâm alemini ciddi endişeye sevketmekte, derinden üzmektedir.
Özellikle…
İnancımız olan İslâm gereği yaratılana ve onun kutsalına saygı duyduğumuz gibi yüce dinimiz İslâm’a ve onun Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’e saygı beklemek hakkımızdır.
İçeriden ve dışarıdan İslâm’a yapılan çeşitli şiddet ve saldırılar, söylemler ve onun kutsallarına periyodik olarak yapılan hakaretler, hiciv ve hakir görme tavırları fikir özgürlüğü düşüncesi çerçevesinde basite indirgenemez.
İslâm'la terörü ilişkilendirmek doğru değildir. Hiçbir semavi din insanları öldürmeyi emretmez ve hedeflemez. Bu sebeple terör yüce dinimiz İslâm’la bağdaştırılamaz yan yana getirilemez.
Hangi dine hangi inanışa mensup olursa olsun, dine ve topluma yapılan şiddet ve terör hangi örgüt ve bölgeden gelmişse, sebebi ne olursa olsun “teröre karşıyız “ ve terörün her türlüsünü “nefretle” kınıyoruz.
Özelikle Avrupa’da Müslümanların ekonomik yük olduğu gerekçesiyle artarak devam eden tehdit, toplumları ayrıştırıp kin ve nefrete sürükleyen İslâmafobi ve ırkçılıktır.
Müslümanlar Avrupa ekonomilerine yük değildir. Katıldıkları iş gücüne maksimum fayda, verimlilik ve dinamizm getirmişlerdir.
Dünya barışı için…
İslâmofobi ve ırkçılıkla mücadele edilmelidir. Bunlar terörü tetikleyen unsurlardır. Herkesin inancına, inanç özgürlüklerine, dinine ve kültürüne saygı gösterilmelidir.
Terörün her türlüsüyle ayrım yapmadan mücadele etmemiz gerektiği gibi; “İslâmafobiyle de mücadele etmek gereklidir.”
Yüce kitabımız Kuran'ı Kerim'in;
“ Bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir ” (Maide.32) buyruğu gereği öldürmemek ve öldürtmemek düsturumuzdur.